Ekonomi dünyası: Sadaka gibi zam ve Trump’ın yapmak istedikleri…

“`html

Mahfi Eğilmez’den Memurlar ve Emekliler İçin Sert Eleştiriler

Ekonomist ve yazar Mahfi Eğilmez, Hazine eski Müsteşarı olarak, memur ve emekli maaşlarına ikinci yarıda yapılan yüzde 11,54 oranındaki zammı eleştirerek, “Alay etmenin bile bir adabı vardır” ifadelerini kullandı.

Gazetelerde yer alan “Emekli açız!” başlıkları, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor…

Sefalet ücreti ile hayatını sürdüren işçi, memur ve emekliler, hükümetin tartışmalı TÜİK verileriyle belirlediği enflasyon oranının altında eziliyor.

Türk-İş’in verilerine göre, Aralık ayı itibarıyla açlık sınırı 21 bin 83 lira ile belirlenmiş, bu rakam bir yılda yüzde 40 artış göstererek 6 bin 35 lira artmıştır.

2024 yılı için resmi enflasyon oranı yüzde 44,38 olarak açıklanırken, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), yıllık enflasyonu yüzde 83,40 olarak tespit etti.

Ücret Artışları Üzerine

Ücret ve maaşlarda yapılan artışlara değinmek gerekirse, asgari ücrete yüzde 30 oranında bir zam yapılmış ve yeni net tutar 22 bin 104 lira olarak belirlenmiştir.

İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine yapılan zam ise yüzde 15,75 olarak belirlenmiştir. Ayrıca, memur ve emeklilere yılın ikinci yarısında yapılan yüzde 11,54 artış ile birlikte yıllık toplam zam oranı yüzde 33,3’e çıkmıştır.

Sadece Sadaka Gibi Zamlar, Asgari Ücretlinin Bir Çeyrek Altını Kaybetti

Toplamda 16,6 milyon emekliye yapılan bu zamlar, pek çok kişi için yalnızca bir “sadaka” niteliği taşıyor. Neyse ki seyyanen ve refah payı gibi ek artışlar bulunmuyor…

Asgari ücretlilerin alım gücü düşmüş durumda; geçen yıl başında 17 bin 2 liralık asgari ücretle altı çeyrek altın alınırken, günümüzde bu rakam 21 bin 4 lirada dört çeyrek altın alımına yetiyor. Bir çeyrek altın adeta buharlaşmış durumda.

Çalışanların ve emeklilerin hakları gasp edilirken, toplumsal tepkiler de maalesef minimal seviyelerde kalıyor. Birkaç sert eleştiri çıkıyor; ancak genel olarak bu durumu kabullenmiş bir toplum var.

İflaslar Rekor Kırdı, Yoksul Sayısı 17,8 Milyon Kişiye Ulaştı

Alım gücünün büyük ölçüde düşmesiyle birlikte, iflas ve konkordato ilan eden işletmelerin sayısı altı yılın zirvesine ulaşmış durumda. Geçen yılın ilk 11 ayında 80 bin 626 esnaf dükkanını kapatmak zorunda kaldı.

Vatandaşlar artık kredi kartına mahkum durumda. 2024 yılı itibarıyla bireysel kredi kartı kullanımı, yüzde 60 oranında artarak 1 trilyon 728 milyar lira seviyelerine ulaştı. Ayrıca, kredi kartı borçlarından dolayı 306 milyar lira faiz ödenmiş durumda. Bankaların denetimindeki tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki yıllık artış oranı ise yüzde 135’tir.

TÜİK verilerine göre, 2024’te sürekli yoksulluk oranı 0,7 puan artarak yüzde 13,7’ye ulaşmış durumda. Yoksul sayısı, ortalama gelirin yüzde 60’ından az gelir elde eden 17,8 milyon kişiye çıkmıştır.

Hazine Garantili Projelerle Müteahhitlere Milyarlarca Lira Ödenecek

Ekonomik program çerçevesinde uygulanan sözde kemer sıkma politikalarının yanında, müteahhitlere Hazine garantili projelerle yıllarca süren milyarlarca lira akışı devam ediyor. 2025’te bu projelere toplam 204 milyar lira ödenecek.

Sadece 16 şehir hastanesini işleten beş müteahhit firmaya 104,6 milyar lira bütçe ayrıldığı göz önüne alındığında, bu rakam beş bakanlığın bütçesini geçiyor. 2024’ün ilk 11 ayında, şehir hastanelerine Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinden 86 milyar lira ödemede bulunulmuştur.

Ayrıca, sözde tasarruf tedbirlerine rağmen, büyük ve şatafatlı valilik, kaymakamlık ve müdürlük binaları inşaatına devam ediliyor. 2024 yılında 46 yeni valilik binası için hem müteahhitlere toplam 6,6 milyar lira harcandı.

Örneğin, Çanakkale’de inşaatı süren Tarım ve Orman İl Müdürlüğü binası o kadar büyük ve gösterişli ki, “Burada ne yapılacak, Çanakkale’yi bırak, Türkiye’nin tarımını bu binada kurtaracaklar” dedirttiriyor.

Ama tarım ve ormancılıkla ne ilgilenildiğine bakacak olursak, Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç katliamı durumu söz konusu. Bir bakır madeni için şimdiye dek bir milyon ağaç kesildi. Şirket, daha hızlı ağaç kesimi için Türkiye’nin dört bir yanından kesimciler getirmiş durumda. Bu arada, Danıştay da maden için verilen “olumlu” kararın iptaline yönelik duruşmada henüz karar veremedi. Bunun nedenini kimse anlayabilmiş değil.

CHP Lideri Özgür Özel, “Cengiz’den alacağız, emekliye vereceğiz” şeklindeki açıklamasıyla dikkat çekti.

Ancak bu eylem, nasıl gerçekleştirilecek? Hazine garantili projelerin iptali için Londra’daki tahkim mahkemelerine başvurmak gerektiğini unutmamak lazım. Kemal Kılıçdaroğlu da Hazine’nin mülkü olan 418 milyar doları alacağını vurguladı; fakat nasıl yapacağı hakkında ayrıntılı bir bilgi sunmadı. Özgür Özel de benzer bir tutum içinde…

İkinci Trump Dönemi Başlıyor: Belirsizliklerle Dolu Bir Süreç

Önümüzdeki günlerde başlayacak olan ikinci Donald Trump dönemi, neleri beraberinde getirecek hep birlikte göreceğiz. ABD’deki ikinci Trump dönemi 20 Ocak’ta resmen başlayacak ve belirsizlikler üzerine tartışmalar da derinleşecek. En önemli vaadi, gümrük vergilerini artırmak. Eğer gerçekleştirilirse, bu durum Çin ve Avrupa Birliği’nden gelebilecek misillemeler ile bir ticaret savaşını tetikleyebilir.

Trump, gümrük vergisini “sözlükteki en güzel kelime” olarak tanımlıyor. ABD’nin Çin’den yaptığı ithalata yüzde 60 gümrük vergisi, diğer ticaret ortaklarına ise yüzde 10 ile 20 arasında evrensel gümrük vergisi uygulanması planlanıyor. Trump, bu vergi artışlarının ABD ekonomisini canlandırmak ve vergi gelirlerini artırmak için gerekli olduğunu düşünüyor.

Avrupa’nın Savunma Harcamalarının Artışı Savaşı Durduracak mı?

Öte yandan, savaşları sona erdireceğini iddia eden Trump, başkanlık kampanyasını Ukrayna savaşına yapılan maddi desteğin gereksizliği üzerine inşa etti ve bu nedenle oldukça yüksek oy oranı ile ikinci dönemine başlamaya hazırlanıyor. Trump, Putin’in Ukrayna ile olan savaş hakkında kendisiyle en kısa zamanda görüşmek istediğini belirterek, bu savaşın bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini savunuyor.

Trump ayrıca, Ukrayna’ya askeri yardımı NATO ülkelerinin savunma bütçelerinde yapılacak rekor artışa endeksliyor. Yani, artık diğer NATO ülkelerinin, özellikle de Avrupa’nın savunma harcamalarına dair ciddi adımlar atması gerektiğinin altını çiziyor.

Bu yeni bir söylem değil; zira sıkça bu konuya değinmişti. Hatta “Eğer başkan olursam ABD’yi NATO’dan çıkaracağım” gibi tehditkar açıklamaları, Avrupa’da büyük kaygılara yol açtı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, ABD ordusuna dayanan Avrupa, mevcut savaştaki belirsizliklerle birlikte kendini daha fazla savunma yapmaya zorlanıyor.

Yüzde 5 Oranı Savunma Harcamalarına Rekor Kırdırabilir mi?

Peki, Trump’ın önerileri rakamsal olarak neleri ifade ediyor? NATO üyesi ülkeler için askeri harcama alt limiti resmi olarak yüzde 2 düzeyinde. 2023 verilerine göre, 32 NATO ülkesinden yalnızca 11’i bu eşiği tutturabiliyor. 2024 yılında Ukrayna savaşının baskılarıyla birlikte, savunma harcamaları milli gelirinin yüzde 2’sini geçmeye başlayan NATO üyesi ülke sayısının 23’e çıktığı gözlemlenmiştir.

Bu harcama toplamı yaklaşık 1.25 trilyon dolardan 1.5 trilyon dolara yükselebilir. Savunma harcamaları açısından Trump’ın önerdiği yüzde 5’lik hedefe yaklaşabilmek için NATO’nun büyük ekonomilerinin geçmişteki eğilimleri doğrultusunda daha fazla harcama yapması gerekecektir.

Amerika Birleşik Devletleri, toplam 1.5 trilyon dolarlık NATO bütçesinin üçte ikisini üstlenirken, 2024 yılı için yaklaşık 970 milyar dolarlık bir savunma bütçesi belirlemiştir.

Avrupa ve Almanya Zorlu Bir Süreçten Geçiyor

ABD’nin kaydettiği tarihi bütçeye karşın, Trump’ın önerdiği yüzde 5 oranı bile altında kalmaktadır. Zira, Pentagon’un mevcut bütçesi bile yüzde 3.5’lik askeri harcama/milli gelir oranını temsil ederken, Polonya ise milli gelirinin yüzde 4’ünü orduya ayırarak en yüksek orana sahip ülke konumundadır.

Eğer Trump’ın savunma harcamaları önerileri kabullenilirse, 2025 yılı itibarıyla bu harcamalar İkinci Dünya Savaşı sonrasının en yüksek seviyelerine ulaşabilir. Ancak bu rakamlar, günümüzde ekonomik zorluklarla mücadele eden zengin ülkeler için dahi bir yük oluşturmakta.

Özellikle Ukrayna Savaşı ve yeşil enerji gibi tartışmalı politikaların etkisiyle üretim kayıbı yaşayan Almanya ve diğer sanayileşmiş ülkelerin durumu düşünüldüğünde, bu önerileri hayata geçirmek oldukça zor gözükmektedir.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir